Edebiyatın yapı taşı
Edebiyat
Dostları Merhaba,
Bugün size edebiyatın yapı taşından söz edeceğim.
Edebiyatın yapı taşı sizin de tahmin edebileceğiniz gibi "dil"dir. Dilin yapı taşı ise sözcükler. Düşünmemizi sağlayan,
mesajlarımızı ileten, anlaşmamıza yarayan “sözcükler”. Bu sözcüklerle cümleler
kurar, hikâyeler anlatır, dertlerimizi, mutluluklarımızı paylaşırız. Kâğıda dökülen
cümleler ise paragrafları, yazıları, kitapları oluşturur.
Doğal olarak edebiyatın
da ana malzemesi, yapı taşı, olmazsa olmazı “dil”dir.
Kullandığımız
dil edebiyata nasıl yön verir derseniz...
Bir insanı düşünelim. Bulunduğu çevre, yaşam
tarzı, yetiştiği ortam kullandığı dili ister istemez etkiler. Aynı şekilde
edebiyat da filizlendiği ya da geliştiği çağdan, çevreden ister istemez
etkilenir. Sonuçta edebiyata yazar veya okur olarak katkıda bulunan “insan”dır.
Aşağıdaki
yazıyı Selahattin Yaylamaz’ın “Okuma Zekâsı” adlı kitabından alıntılıyorum. Yaşam tarzındaki değişikliklerin dile nasıl yansıdığının çarpıcı bir örneği. (Bu kitaba daha önce “kitap
pınarım”da yer vermiştim.)
Sene 1965
Karşıma aniden çıkınca ziyadesiyle şaşakaldım. Nasıl bir eda
takınacağıma hüküm veremedim, âdeta vecde geldim. Buna mukabil az bir müddet
sonra kendime gelir gibi oldum. Yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm
vardı. Üstümü başımı toparladım, kendimden emin bir sesle, “Akşamı şerifleriniz
hayrolsun!” dedim.
Sene 1975
Karşıma aniden çıkınca fevkalâde şaşırdım. Nitekim ne yapacağıma
hüküm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma velâkin kısa bir süre sonra
kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı.
Üstüme çeki düzen verdim, kendimden emin bir sesle, “Hayırlı akşamlar!” dedim.
Sene 1985
Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Ne yapacağıma karar
veremedim, heyecandan ayaklarım titredi ama çok geçmeden kendime gelir gibi
oldum, yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı. Üstüme çeki düzen verdim,
kendimden emin bir sesle, “İyi akşamlar!” dedim.
Sene 1995
Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım. Fena halde kal geldi
yani ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır
dedim. Kızı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle, “Selam!” dedim.
Sene 2010
Abi onu karşımda öyle görünce şok falan oldum yani. Oğlum bu iş
bizi kasar dedim, fena göçeriz dedim. Enjoy durumları yani ama concon muyum ki
ben, baktım ki o da bana kesik, “Sarıl oğlum!” dedim, bu manita senin. “Hav ar
yu yavrum?”
Year 2030
When I saw her, ben çok yani öyle işte birden… Off, I don’t know
man yaa. O da bana öyle baktı. If so âşık len bu manita. “Hay baby!”
Edebiyatta
kurallar var mıdır, olmalı mıdır? Klasikler başarısını neye borçludur? Edebi
eserin özellikleri nelerdir? Değişen ve özgürleşen dünyada sanat adına herkes
her istediğini yapmalı mıdır? Çağların ötesinden gelen birikimin bu dönemde
artık pek bir önemi yok mudur?
Sorular,
sorular… Edebiyat üzerine konuşulacaklar, yazılacaklar bitmez. Edebiyat bir
okyanus, biz ise bir damla. Toplumun aynası da bizimle birlikte değişmeye devam ediyor. Bu değişimi
ve var olan birikimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Bu yazımı bir alıntıyla
bitiriyorum.
“Edebiyat yüzyıllardır ahlâka ve medeniyete hizmet etmektedir,
fakat hizmet ettiği medeniyetin formları değiştirildikçe ve normların içi
boşaltıldıkça ürünlerin değişimi de aynı hızla, aynı kalite boyutlarında
olmuştur. Yazmanın ve çoğaltmanın edep düsturuyla kısıtlandığı bir medeniyetten;
herkesin dilediği özgürlükte, hiçbir kural ve kaideye tabi tutulmadan ürün
verebildiği bir döneme taşınan edebiyat; yine farklı medeniyetlerin taşınmasında
ve yayılmasında aracı görevini devam ettirmektedir.”
(Edebiyat Siteleri Çerçevesinde
Sosyal Medya Edebiyatı, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Rana Senanur
Doğan, 2016)